Yemen’deki Husi hareketi, 22 Ekim 2023 tarihinde İsrail’e yönelik balistik füzelerle bir saldırı gerçekleştirdi. Bu olay, Orta Doğu'daki jeopolitik dinamiklerin ne kadar karmaşık ve kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi. Husiler, bu saldırıyı yaparken uluslararası kamuoyuna, başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Yemen’deki savaşta desteklediği müttefiklere karşı güçlü bir mesaj göndermeyi amaçladıklarını belirtti. Saldırının ardından gelen açıklamalar, hem bölgedeki ülkelerin hem de uluslararası toplumun dikkatini çekti.
Husilerin gerçekleştirdiği saldırı, Yemen’in kuzey bölgelerinde bulunan askeri üslerden yapıldı. Saldırıda kullanılan balistik füzelerin yapıldığına dair teknik detaylar, askeri uzmanlar tarafından değerlendiriliyor. Husiler, füzeleri bu tür bir saldırı için kullanarak hem İsrail’e hem de ona destek veren ülkelere karşı yeni bir tehdit oluşturduklarını belirttiler. Ayrıca, Husi liderliği, saldırının İsrail’in bölgedeki faaliyetlerine bir cevabı olduğunu ifade etti. Saldırıda zarar gören tesislerin ve her iki tarafta yaşanan çatışmaların detayları ise henüz netleşmedi. Ancak analistler, Husi’lerin bu yeni saldırısının, kamuoyunda dikkat çekmek ve uluslararası aktörler üzerinde baskı kurmak amacı taşıdığını vurguluyor.
Husilerin bu sıradışı saldırısı, Orta Doğu’daki mevcut gerilimi daha da artırırken, bölgedeki birçok aktörün tepkilerini de beraberinde getirdi. İsrail, saldırıya yanıt verme konusunda çeşitli askeri seçenekleri değerlendirdiğini ifade ederken, Husi hareketinin Yemen’deki iç savaşını daha da derinleştirecek bir strateji izlediği düşünülüyor. Yemen'deki insani durum da zaten kritik seviyede, bu tür saldırılarla Türkiye ve diğer bölge ülkeleri üzerinde daha fazla baskı kurulabileceği kaygıları artıyor. Ayrıca, bu saldırının arka planında İran’ın Husilere verdiği destek olduğu ve bu durumun diğer bölge ülkeleriyle ilişkileri nasıl etkileyeceği merak konusu.
Uluslararası hukuk açısından da değerlendirilmesi gereken bu saldırı, hem Husilerin hem de İsrail’in eylemlerinin meşruiyetini sorgulatıyor. Birçok ülke, bu tür silahlı çatışmaların ve balistik füze kullanımının daha büyük ölçekli bir çatışmaya yol açacağından endişe ediyor. Özellikle ABD ve Avrupa ülkeleri, Orta Doğu’daki istikrar için kritik bir öneme sahip. Dolayısıyla, bu tür saldırıların, uluslararası ilişkilerdeki dengeleri nasıl sarsacağı ve yeni diplomatik çabaları tetikleyeceği düşünülen bir mesele olarak gündemde kalmaya devam edecek.
Sonuç olarak, Husilerin İsrail’e balistik füzeyle saldırması, sadece iki ülke arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda Orta Doğu’daki birçok aktörün etkileşimlerini de dışarıdan izleyen güçlerin dikkatini çekiyor. Küresel güç dengesinin değiştiği bu süreçte, bölgedeki gerilimin nasıl bir seyir alacağı, dünya çapında bu olaya nasıl yanıt verileceği merakla bekleniyor.