Nisan ayı, tazelik ve yenilenme zamanı olarak bilinirken, birçok insan için aynı zamanda doğanın sunduğu mucizelere tanıklık etme dönemidir. Bu bağlamda, 30 yıldır nisan yağmurunu şifa niyetiyle toplayan ve içen bir kadının hikayesi, hem geleneğin önemini ortaya koyuyor hem de birçok kişiyi bu geleneksel pratiği incelemeye yönlendiriyor. Ebru Yıldız (45), nisan yağmurunu toplama ritualinin nasıl hayatına yön verdiğini, bu geleneği kayınvalidesinden nasıl öğrendiğini ve yaşadığı kentin bereketli topraklarından aldığı ilhamları paylaşıyor.
Ebru Yıldız, yıllardır eşi ve çocuklarıyla birlikte baharın gelişiyle birlikte doğanın sunduğu şifalı suyu toplamak için titizlikle çalışıyor. Her yıl nisan ayının ilk yağmurları düştüğünde, sabahın erken saatlerinde dışarı çıkan Ebru, taze yağmur damlalarının biriktirilmesini sağlıyor. "Kayınvalidem bu geleneği bana öğretti," diyen Ebru, sözlerine devam ediyor: "Nisan yağmurlarının, toprağa can verdiği kadar insanlara da enerji verdiğine inanıyorum. Bunun sadece bir inanç olduğunu düşünmüyorum; yıllardır bunu içtiğim için birçok sağlık faydasını birebir deneyimledim."
Nisan yağmurunun şifa iksiri olarak anılmasının ardında, geleneksel Anadolu inancı yatıyor. Ebru, her yıl bu geleneği tören gibi gerçekleştirdiğini belirtiyor. "Yağmurlar, bahar enerjisinin bir sembolüdür. Bu suyu toplarken, ruhumun da canlandığını hissediyorum," diyor. Kendi gözlemlerine dayanarak, bu suyun cilt problemlerine, grip ve soğuk algınlığına iyi geldiğini savunuyor. Ayrıca, bu ritüelin manevi bir boyutu olduğuna da inanıyor; bu özelliği onun için her yıl daha özel hale geliyor.
Ebru Yıldız, kayınvalidesinden öğrendiği bu geleneği yalnızca kendisi için değil, çocukları için de yaşatmak istiyor. "Benim çocukluğuma dair bir sürü anı var. Onları kalbimde yaşatıyor ve evlatlarıma da aktarmaya çalışıyorum," diyor. Ebru, bu geleneğin sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal bir bağ oluşturduğuna inanıyor. Aile üyeleriyle beraber bu ritüeli gerçekleştirmek, onlara birlik ve beraberlik duygusunu aşılamanın yanı sıra, doğanın nasıl koruması gerektiği konusunda da bir farkındalık yaratıyor.
Ebru, nisan yağmurlarının toplanması sırasında çocuklarının da bu süreçte yer almasını sağlıyor. Her yıl, birlikte evin bahçesinde biriktirdikleri yağmur sularını küçük şişelere dolduruyorlar ve bu suyu yıl boyunca kullanmaya devam ediyorlar. "Şimdi onlara bunu öğretebildiğimi bilmek, benim için çok değerli," diyor. Ebru, özellikle bu şifalı suyun sadece kendi ailesinde değil, toplumda da daha fazla insan tarafından bilinmesini ve uygulanmasını arzuluyor. Bu nedenle, yerel etkinliklerde nisan yağmurunun sağlık faydaları üzerine konuşmalar yapmaya ve seminerler düzenlemeye başladı.
Ebru Yıldız'ın hikayesi, sadece bir gelenek değil, aynı zamanda bireylerin doğayla olan derin bağlarının ve bu bağın nesiller boyu nasıl taşındığının güçlü bir örneğini sunuyor. Nisan yağmurlarının yaşamı nasıl etkilediği ve insanların doğa ile olan ilişkileri üzerine düşünmeye teşvik eden bu deneyim, modern dünyanın karmaşası içinde kaybolan gelenekleri hatırlatıyor ve şifanın doğanın sunduğu kaynaklardan geldiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Ebru, gelecekte de bu geleneği sürdürmeyi ve başkalarına da bu şifalı suyun faydalarını anlatmayı hedefliyor.
Sonuç olarak, Ebru Yıldız’ın nisan yağmurunu toplama geleneği, sadece bir aile anısı değil, aynı zamanda toplumun doğayla olan ilişkisini güçlendiren ve sağlık bilincini artıran bir pratik olarak öne çıkıyor. Bu hikayeyle daha fazla kişinin, geçmişten gelen bu değerli gelenekleri yaşatmaya ve onları gelecek nesillere taşımaya teşvik edilmesi hedefleniyor. Doğanın sunduğu şifaların değerini anlamak ve bunları hayatımıza entegre etmek, Ebru ile daha anlamlı bir hale geliyor.